Araba yolunun olmadığı köyümüze değen ilk araba lastiği kaymakamın aracınınki idi. Kaymakam ın köyümüze yaptığı ilk ziyareti hayal meyal hatırlar gibiyim. Muhtemelen iki-üç yaşlarındaydım. Kaderin son derece ilginç bir cilvesi ki, o ziyaret sırasında iki-üç yaşlarında olan bu köy çocuğu, 25 yıl sonra 1970’li yılların ikinci yarısında o zamanki kaymakamın, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde asistanı olacaktı. O kişi Sabahattin Zaim hocadan başkası değildi.


bilgilerini paylaşmayı seven bir insandı.


Bir kitabı arayıp bulamamıştım. Ben İSAM’da çalıştım ve İSAM’ın kütüphanesi çok zengindir ama bu kitap İSAM’da bile yoktu. Ben bu konuyu ona açtığımda “bende var getireyim sana” dedi ve getirdi. Ben Tuzla’da oturuyordum o zamanlar. Tuzla’dan Bahçelievler’e doktora için gidiyorum, geri dönüyorum. Bir derste kitabı getirdi bana ve ben de dönüşte kitabı hemen hemen bitirdim. İkinci derse gittiğimde de kitabı geri götürdüm. Hoca “ne oldu” dedi. Ben de okudum dedim. “Nasıl ya” dedi. Ben de “yolda giderken okudum” dedim. Hoca çok şaşırmıştı. “Yıllarca durdu ve ben onu ilk okumam gereken kitaplarda koymuştum ama sırası gelmemişti” dedi. Sağ olsun hem bilgilerini hem kaynaklarını paylaşmayı seven bir insandı. Hoca’nın o kadar çok pozitif yönü var ki hangisini sayayım.


"Hocanın aslında 5-6 ciltlik İslami iktisat düşüncesi projesi vardı. İşte belli literatür öbeklerini, bunlardaki iktisadi düşünceyi incelemek istiyordu. Bunlar neler? İşte kamu maliyesi kitapları kamusal alan denetim kitapları, fütüvvetnameler veya Türkçede daha çok ahilik olarak bilinen kitaplar, kazanç kitapları iktisat diye bilinen, siyasetnameler. Bu tip literatür öbeklerindeki ve altıncısı ilmi tedbiri tenzil denen aslında iktisat tabiri Osmanlı’da üretilmeden önce iktisat anlamında kullanılan ev ekonomisi denebilecek literatür öbekleri.  Bunların her birini, her öbeği günümüze ulaşan en azından örneklerini incelemek istiyordu."


Cengiz Kallek




1948 yılında Adıyaman’da başladı hakikat yolculuğuna Sabri Orman. Memleketi Kahta'da ilk öğrenimini tamamladığında Diyarbakır İmam Hatip Okulu onu bekleyen ilk duraktı. Zorlu şartlar altında bitirdiği liseden sonra kaderi onu İstanbul’a götürecekti. Doğduğu ve büyüdüğü memleketlerden farklı olan bu şehirde ilk başta zorlansa da zamanla kendini bu şehre ait hissedecekti. Bilgisinin zirvesine bu şehirde ulaşacaktı. 

 



Öncü çalışmalar yapmış bir ilim adamıdır.



Bir derste kendisinin giremeyeceğini, derse benim girmemi istemişti. Ben de doğal olarak ders saatinde derse girmiştim ve o zaman tabi hala usül devam ediyor mu bilmiyorum, yeni asistanlar derse girince hocalar girer izlerdi. “Ben derse geleceğim, dersi izleyeceğim ama dersi sen anlat” demişti ve ben peki hocam deyip derse girdim. Dersten çıktığımda hocanın odasında oturduğunu gördüm.
“Hocam derse gelmediniz” dedim. “Yok geldim fakat sen sınıfa girmiştin, ben biraz geç kaldım dersi bölmek istemedim" dedi.


"Sabri Orman Gazali’nin iktisadi felsefesi konusunda Gazali üzerinde Gazali’nin iktisadi alanına ilişkin görüşleri konusunda ilk çalışmayı yapan hocadır. Dolayısıyla alanında öncü çalışmalar yapmış bir ilim adamıdır. Şu söylenebilir: islam ekonomisi alanında, bu alan henüz daha çok gündemde değilken çalışmalar yapmış, Gazali  üzerine kitaplar yayınlamıştır. Söz konusu alan yani islam ekonomisi ya da hocanın tabiriyle söylersek ‘islami iktisat’ alanı dikkatleri üzerine toplamayı başladığı, popüler hale geldiği dönemde ise mevcut uygulamalarını analiz etmeye, bu birikimi kavramsallaştırmaya ve uygulamalara eleştirel bir bakış geliştirmeye yönelmiştir."


Fahri Solak


vakte riayeti, titizliği, dikkati.


Ben hiç unutamıyorum yani Sabri hoca akşam gece vakti normalde aramaz ama on bir buçukta beni arayıp, “ya Lütfi hoca benden metin istemiştiniz. Bugün son gündü, çok uğraştım ama o metni bugün bitiremiyorum. Yarın yollayacağım” dediğini çok iyi hatırlıyorum. Bu önemli bir husus. Halbuki hoca o metni bir sonraki gün yollasa bizim için sözü yerine getirmiş olur ama muhtemelen hoca o gün gün bitmeden sorumluluğunu yerine getirme hissiyle o aramayı gerçekleştirme ihtiyacı hissediyor kendisini. Buna birkaç kez şahit olmuşumdur. Vakti riayeti, titizliği, dikkati.

"Genel olarak yaptığımız sohbetlerde hocanın İslam iktisadın hususunda hep ümitvar olduğunu söyleyebilirim. Yani, pek çok insanın aksine hoca pek çok hususta ümitvar olmasıyla öne çıkıyordu. Genel olarak zaten çalışan, sorumluluklarını yerine getiren insanların ortak niteliğidir ümitvar olmak. Çünkü ümit çalışmaya, biraz üretime biraz netice elde etmeye bağlı da bir şey. Dolayısıyla yani hocanın hep bundan sonra yapılacak çalışmaları, bundan sonra yapılmasını hedeflediği, hem kendisinin hem de bu alanda yapılması hedeflediği çalışmaları İslam iktisadın geleceğine dair bir beklenti içeriyordu."    

Lütfi Sunar





1981 yılındaGazâli’nin İktisat Felsefesiadlı tez çalışmasıyla doktorasını bitirdi. Gazâli’yi araştırırken onun gibi çalışmayı, onun gibi yaşamaya başlamıştı. Klasik döneme olan ilgisi de artmıştı. Bu vesileyle de o dönemle ilgili makaleler ele almaya başlamıştı. İslam İktisadı alanında eser üretmeye bir an önce başlamak istiyordu. Gazâli’de onun için büyük fırsattı. Bir yıl sonra yardımcı doçent ünvanıyla Marmara Üniversitesi'nde göreve başladı. 

 



tez savunması


Diyebilirim ki eğer ben kendi tez jürimde olsaydım kesinlikle olumsuz oy kullanırdım çünkü o yoğun çalışma temposu içerisinde konuya o kadar odaklanmış ve nüfuz etmiştim ki yazabildiklerim, yazabileceklerime kıyasla çok yetersiz geliyordu bana. Daha sonra çevreme hayıflanarak şöyle dediğimi hatırlıyorum: “ İnsan kendi ayıplarını örtmeye çalışır, ben ise ayıplarımı bir jüri önünde sergilemek zorunda kaldım.” İlginçtir ki o tez, birkaç küçük düzeltme dışında herhangi bir değişiklik yapılmadan daha sonra orijinal haliyle yayınlandı ve ilk yayınlandığı 1984 yılından beri yeni baskılar yapmaya devam etmektedir.
(s.57 İslam İktisadı Üzerine Söyleşiler)




"Müslümanların diğer medeniyetlerin maddi ve manevi mirası karşısında tavırları son derece dikkate değerdir. Onların bu mirası tevarüs etmelerinin toptancı değil, kendi değerleri ve dünya görüşleri, başka bir ifadeyle kendi normatif sistemlerinin rehberliğinde yürüyen dinamik bir değerlendirme süreci şeklinde seyrettiği söylenebilir."

 (Medeniyet Analizi Metametodoloji ve metodoloji)




gazali ile olan bağı



Gazali ile olan, kurduğu bağ doktora tezinden sonra ölümüne kadar devam ettiğini ifade edebilirim. Kendisi son zamanlarında bile bir araya geldiğimizde gazali ile alakalı yazmak istediklerini bizimle paylaşmış idi. Ama son zamanlarında bildiğim kadarıyla hocanın en çok üzerinde durmaya, durmak istediği ve yazmak istediği konulardan birkaç tanesini hatırlıyorum. Bunlar klasik döneme ait bazı fıkıh metinlerinden yola çıkarak yine islam iktisadı düşüncesiyle alakalı metinler kaleme almak idi.

"Hoca, Sabri hocamız asıl ilgisi yani hayatını adadığı bütün hayatı verdiği proje islam dünyasında iktisadi düşüncenin teşekkülü ve gelişimi idi. Ortaya koyduğu bu proje zan ediyorum hocamızın en önemli projesidir. Bu projeyle zan ederim gerek islam dünyasında gerek islam dünyasının dışında kalan Batıda akademik çevrelerde temayüz etmiştir diyebiliriz."


Erol Özvar






1986 yılında Marmara Üniversitesi'nde doçentliğe yükselerek çalışmalarına hızla devam etti. Üzerinde çalıştığı projelere yeni projeler ekleyecekti, 1989 yılına gelindiğinde ise artık uluslararası çalışmalar yapabilmek için yurtdışında göreve başladı. London School of Economics and Political Science’ta bir yıl araştırmacı statüsünde çalıştı. Bu görevi de başarıyla tamamlayınca kendini daha özgüvenli hissederek İslam iktisadı alanında yeni fikirler üretmeye başladı. Osmanlıca, Arapça ve Farsça'dan sonra İngiliz diline de çok iyi derecede sahip olmuştu. Bu dillere olan hakimiyetini de İngilizceden K.R. Popper’in “Tarihçiliğin Sefaletive Arapça'dan  Abdülaziz Duri’nin “İslam İktisat Tarihi’ne Giriş” kitaplarını Türkçe'ye çevirerek kanıtlamıştı.

 



medeniyet analizi metametodoloji ve metodoloji


İslam’ın en önemli özelliği yeni bir din olarak ortaya çıkmış olması ve bu dinin, müntesiplerine hayatın halleri içinde referans olarak kullanabilecekleri yeni bir normatif sistem sağlamış olmasıdır. 

(Medeniyet Analizi Metametodoloji ve metodoloji)

Bir medeniyet inşa süreci olarak İslam iktisadı tarihle daha barışık olma, daha doğrusu tarih bilincine sahip bir teorik çalışma teamül ve alışkanlığını geliştirmelidir.

 (Medeniyet Analizi Metametodoloji ve metodoloji)




1992 - 1994 yılları arasında Malezya İslam Üniversitesinde İktisat Bölümünde sürdürdüğü çalışmalara yoğunlaşmak için, 2002 yılında Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü’nden emekliye ayrılarak yolculuğuna "Uluslararası İslam Düşüncesi ve Medeniyeti Enstitüsü" ISTAC’da devam etti. Bu süre zarfında İktisat ve Toplum adlı çalışmasını yayınlayarak islam iktisadı alanında önemli

bir eser ortaya koydu. 





2006’da Malezya’dan Türkiye’ye dönerek, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde göreve başlar. Burada, Rektör Yardımcısı (2007-2009), Yönetim Kurulu ve Senato Üyesi (2007-2011) ve Rektör (2009-2011) olarak çeşitli görevlerde bulunur; lisans ve lisansüstü düzeyde dersler verir. 


2009’da “Doğumunun 400. Yılında Kâtip Çelebi” adlı kitaba, İslami iktisadın tarihiyle ilişkili olan “Kâtip Çelebi’de Sosyo-Ekonomik Düşünce” adlı çalışmasıyla katkıda bulunur. İstanbul Ticaret Üniversite'sindeki Rektörlük deneyiminden sonra Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasında Yönetim Kurulu üyeliğine getirilir. Yorulmak bilmeyen Sabri Orman aynı zamanda  üniversitede öğretim görevlisi olarak da devam eder. Başarılı çalışmalarından dolayı 2010 yılında İstanbul İktisatçılar Derneği’nden Prof. Dr. Sabahattin Zaim İslam Ekonomisi Ödülü’ne layık görülür. 


















İKAM'a önemli katkılarda bulunan Sabri Orman,

2019 yılında 7. İslam İktisadı Araştırma ödülüne layık  görüldü.